8 Aralık 2016 Perşembe

Avrupa'ya Kafa Tutan Bir Saray 'Dolmabahçe'


İstanbul'un güzelliğini tek bir kelimeyle anlatmak gerekirse 'boğaz' yeterli olacaktır. Boğazın incilerinden Osmanlı tarihine ve Atatürk'ün hayatına mekân olması sebebiyle özel bir yere sahip önemli bir eseri anlatmak istiyorum sizlere.. Dolmabahçe Sarayı..

Üniversitede Sanat Tarihi eğitimi aldığımı önceki yazılarımda ifade etmiştim. Staj çalışmaları yoktu ama ben yaz dönemlerimi verimli kullanmak adına bireysel olarak müracaat ederek dahil olduğum staj çalışmalarım oldu. Üniversitenin ilk yılları rehberliğe çok ilgi duyuyordum. Kafaya öylesine takmıştım ki bağlantı bulabildiğim birkaç yere bu isteğimi dile getirmiştim. Kısmetten öte yol yok denir ya tam da böyle bir şey oldu..Dolmabahçe Sarayı'nı ziyarete gitmiştik ve tesadüfen burada bir arkadaşımla karşılaştım. Meğer rehberlik yapıyormuş burada.Sen de gönüllü olarak başvurabilirsin dedi..Dünyalar benim oldu. Hemen başvurumu yaptım ve yazın çalışmaya başladım. O kadar yoğun ziyaretçi alıyordu ki saray, gönüllü desteği olmadan altından kalkmaları mümkün değildi. Şimdiki öğrencilere çok yavan gelen bir terim belki de gönüllü çalışmak ama edindiğiniz tecrübe yanında aldığınız keyif sizin en büyük kazancınız oluyor. Kadrolu rehber sayısı kadar gönüllü rehberimiz vardı. Farklı üniversiteler ve bölümlerden bir araya getirilmiş renkli pek çok kişilik..Tabi böyle olunca burada geçirdiğim bütün bir yaz hayatımın en renkli ve keyifli dönemi olarak yerini alacaktı..Ve yıllar sonra tekrar ziyarete geldiğimde duygu seline kapılıp giderek geçirdiğim şahane günleri gözyaşıyla anacaktım...

Bu dönemde ingilizcem yeterli düzeyde olmadığı için yerli turistlere eşlik ediyordum. Ama yabancı grupları alarak denemeler yapmadım da değil..Tecrübe edinmek,pratik için yabancı grupla ingilizce tura başlamış fakat sonunu getiremeyeceğimi,insanlara yazık olacağını anlayınca grubu arkadaşıma devrederek olay yerinden uzaklaşmıştım:))

Çok keyifliydi burada çalışmak çok...İş tecrübelerimin hiçbirinden böylesine keyif almadım. Benim için çok özel bir yeri vardır sarayın.. Önce tabi sarayı tanıyorsun,uzman rehberlerden bilgiler alıyor ve öğreniyorsun. Bilgi edinmenin yanı sıra bir gruba hitap etme heyecanı sarıyor seni..Haydi anlat bakalım denilince  dilin lal oluyor.. Ama her şey ilk telaşı atlattıktan sonra geçiyor ve yerini rahatlığa, özgüvene bırakıyor. Yeri geliyor kadrolu rehberlere kafa tutuyorsun..:)

Öyle güzel anılarım oldu ki..Ortalama 30,40 kişilik gruplarla yapılması gereken turlar izdiham sebebiyle 80 kişilere kadar çıkabiliyordu.. Dolmabahçe Sarayı müzeler içerisinde farklı bir konuma sahiptir. Bunun sebebi müze içerisinde yer alan eserler standart teşhir bölümlerinde sergilenmediği için,aynı çatı altında  bir yaşam birimi söz konusu olduğu için gelen ziyaretçilere grup eşliğinde bilgiler verilir ve bu şekilde sarayın muhafazası sağlanmış olur. Tarihi bir yapı olması sebebiyle klima kullanılamayan sarayda havalandırma yeterli gelmediği için ziyaret güçlükle yapılabilirdi.

Turlar esnasında yaşanan garip olayların sayısı da bir o kadar yüksekti. Ziyaretçilerden garip sorular gelir örneğin..Bir kaç tanesini sizin için sıralayayım: Sarayda kaç tuvalet, kapı var? Bu kapının arkasında ne var? Sarayda telefon yok mu? Genelde rakamlar üzerine bir merak söz konusu olurdu..

Yabancı ziyaretçilerin tarihi bilgiyi aldıktan sonraki tepkileri de önemliydi. Dolmabahçe Sarayı duraklama devrinde Avrupa'ya yıkılmadığımızı göstermek için sembolik güç unsuru olarak inşa ettirilmiş ve borç alınarak yapılmış bir saray..Güç imkânlar dahilinde yaşam sürerken böylesine gösterişli bir yapının inşa ettirilmesi onlara çok garip geliyordu. Fakat yerli ziyaretçiler gördükleri görüntü karşısında hayranlıktan dehşete düştükleri için akıllarına bu tarz sorgulamalar gelmiyordu.

Zülvecheyn Salonu
"Dolmabahçe Sarayı rehber eşliğinde gezilen Selamlık ve Harem olmak üzere iki bölümden oluşur. Yapı Sultan Abdülmecit döneminde 1843-1856 tarihleri arasında inşa ettirilmiştir. Üç katlı olan yapının giriş bölümü Medhal salon olarak adlandırılır ve burada ziyaretçiler karşılanarak üst salonda padişahın huzuruna kabul edilir.Kristal merdivenleri geçtikten sonra sizi görkemli bir salon karşılar. Süfera Salonunun köşesinde elçi kabulünün yapıldığı Kırmızı oda olarak adlandırılan odada gücün simgesi olarak kırmızı renk hakimdir. Sarayda Sultan 2.Abdülhamit'in tahta çıkışının 25.yılı şerefine hediye olarak sunulmuş pek çok eseri görebilirsiniz. Balyan kardeşler tarafından inşa ettirilen Saray'da yoğun biçimde simetri hakimdir. Buradan sarayın devlet dairesinden harem dairesine geçiş yapılır. Zülvecheyn Salonu padişahın ailesiyle vakit geçirdiği bir bölümdür. Bu salonda ziyaretçilere anlatmaktan keyif duyduğum bir hikâye vardı. Onu paylaşmak istiyorum. Mustafa Kemal Atatürk İngiliz Kralı Edward'a burada bir ziyafet düzenler, yemek esnasında masaya hizmet eden garsonlardan biri elindeki tabağı düşürür ve bunun üzerine Atatürk o ünlü sözünü söyler..'Bu millete her şeyi öğrettim fakat uşaklık etmeyi öğretemedim' der..

Muayede Salonu
Sarayda Sultan 2.Abdülhamit'in sedef eserlerini çokça görebilirsiniz. Her bir padişahın sanata yoğun bir ilgisi söz konusuydu.Ressam,müzisyen, sedef ustası.marangoz..Yönetici kişiliklerinin yanı sıra entelektüel yönleriyle de hayranlık uyandırırlardı. Saray altı Osmanlı padişahının evi olmuş ve bunlardan birisi olan Sultan Abdülaziz Avrupa'yı ziyaret eden ilk padişahtır. Sınav sorularında da bolca çıkar :)  Sarayın şüphesiz en görkemli bölümü turun sonunda görülebilen Muayaede salonudur. 36 m'yi aşan bir kubbeye sahiptir.Burada uygulanan resim tekniği sayesinde bir nevi illüzyon yaşarsınız. Trompe l'oeil (göz yanılsaması) etkileyici bir aldatma sanatıdır. Duvara resmedilen eserlerin ilk bakışta kendisi olduğunu zannedersiniz ama yalnızca göz yanılgısından ibarettir. Salonda yer alan 4,5 tonluk avize İngiltere'den sipariş verilerek alınmıştır.Salon alttan ısıtma sistemi ile ısıtılmaktaydı.Bayramlarda Topkapı Sarayı'ndan getirilen tahtta padişah bayramlaşma törenini gerçekleştirirdi.Muayede köken olarak bayramlaşmak anlamına gelir.Atatürk'ün naaşı üç gün  İstanbulluların saygılarını sunmaları için burada kalmıştır."

Dolmabahçe Sarayı özellikle 10 Kasım'da  ziyaretçi akınına uğrar. Ama eminim ki görmeyenlerin sayısı da oldukça fazladır. Tarih yok edilmeden önce mutlaka gidin görün.. ( Fiyatlar baya bir artmış bu arada). Kültür Bakanlığı'na bağlı olmadığı için burada müze kart geçmiyor. Detaylı bilgilere buradan ulaşabilirsiniz.  Keyifli haftalar..

1 yorum:

  1. Merhaba, ziyarete geldim. Yeni açmış olduğum bloguma iade i ziyarete beklerim.

    YanıtlaSil