17 Ocak 2017 Salı

Düşe kalka yaşıyoruz hayatı, bize dayatıldığı gibi..

Bir süredir yazamıyorum.. 2016'yı kapatırken yeni yıl kararları yazısı hazırlıyordum ama yayınlamak kısmet olmadı çünkü yeni yılı berbat bir olayla karşılamak zorunda kaldık..Ve bu beni derinden etkiledi. Toparlanmam biraz zaman aldı..Bazı sağlık sorunları ile de uğraşınca biraz ara vermek durumunda kaldım..



Aslında bu blogun gezi ve kültür sanat üzerine olmasını istiyordum. Ama içimden gelenleri yazabilmek,kendimi ifade etmek,paylaşmak istiyorum. Her ne kadar şu an çok fazla sayıda takipçim olmasa da..
Katıldığım bir iş görüşmesi sonrası hayatla ilgili yine derin düşüncelere daldım.. Evliyim ama çalışmak istiyorum. Kadınım ama anne olmak istemiyorum.Kocamı seviyorum ama işimin gerekliliklerini yerine getirebilecek profesyonelliğe ve azme sahip olduğumu düşünüyorum.Fakat gelin görün ki Türkiye koşulları bize hakettiğimiz hayatı sunmuyor.. Görüşmede iş tecrübelerimi anlatmayı bitirmeden şu sorularla karşılaştım.. Evlisin, çocuk yapmayı düşünüyor musun? Çocuk sahibi olursan bizim için çok zor olur..Seyahat engelin var mı? Kocanı bırakabilecek misin? Hafta sonu çalışmamız gereken zamanlar olduğunda mazaret kabul edemeyiz. Tüm bu şartlara karşılık olarak ise 3bin maaş beklentisinin fazla olduğunun söylenmesi.. Doğum kontrol hapı kullanıyorum ve gereken tüm tedbirleri alıyorum demeliydim belki de.. Ama bir o kadar da gereksiz ve ironik bir bilgi değil mi bu? Anne olmak gibi bir arzum yok, çalışmak istiyorum.Fakat kadınlar hem çalışabilir hem de anne olmak isteyebilir...Bu onların en doğal hakkı.. Kocam, benim hayatı paylaştığım kişi.. Birbirimize karşı sorumluluklarımız var ve bunları yerine getirmeye çalışıyoruz. Fakat bu çalıştığımız işin bir parçası değil ve birbirimizin dadısı değiliz.. Çalışmak istiyorsak özel sektördeki çalışma koşullarını kabul ediyoruz. Fakat işe uygunluğun bu gibi kriterlerle yapılması beni düşündürüyor.

Çevremdeki insanlar anne olmama isteği konusunda nasıl ısrarcı olduğumu biliyorlar. Ama bunun tam tersine anne olmak isteyen kadınlar için üzülüyorum.. Bir kişinin maaşı ile yaşam sürdürülemiyor bu memlekette..Kadın da çalışmak zorunda..İşin ironik tarafı sadece zorunluluk gereği olarak değil özgürlük arzusu ve sosyal hayat beklentisi ile çalışmayı isteyebilirler.. 20'li yaşların sonunda bir kadın olarak, emeklilik yaşının 60 küsür olduğu bu ülkede bu tarz yaklaşımları endişe ile karşılıyorum.. Yani ne için çalışıyoruz biz? Benim işten beklentim elbette hayatımı sürdürebilecek,emeğimin karşılığı olabilecek bir kazanç.. Üretken bir sistemin parçası olmak.. Sosyal hayat içerisinde kendime yer bulabilmek.. Sevdiğim,gurur duyduğum,amacı olan bir işte çalışabilmek..Benim beklentilerim bu yönde..Bu koşullar dahilinde ne gerekiyorsa yapmaya hazırım.. Ancak köle sistemini benimseyen ve karşılığını veremeyen bir anlayışı özümseyemiyorum.

İnsan kaynakları alanında sağlıklı gelişmeler olmadığına inanıyorum.. Tüm insanlık adına sabır ve adaletli bir hayat diliyorum...

Sevgiyle,

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder